Çocuk yetiştirme, nesilden nesile aktarılan tavsiyelerle doludur. Ancak dün doğru kabul edilen şey bugün mutlaka doğru olmayabilir. Bilimsel araştırmalar büyük ilerlemeler kaydetti ve birçok popüler inancı çürüttü. İşte modern bilimin tamamen çürüttüğü çocuk yetiştirme hakkındaki üç mit.
Mit 1: Çocuklar iyi davranmak için katı bir şekilde disipline edilmelidir
Uzun süre, katı disiplinin saygılı ve iyi eğitimli çocuklar yetiştirmek için gerekli olduğuna inanıldı. Sert cezalar, itaati öğretmenin en iyi yolu olarak kabul ediliyordu.
Bugün, araştırmalar anlayış ve diyalog temelli bir ortamda yetiştirilen çocukların daha iyi sosyal ve duygusal beceriler geliştirdiğini gösteriyor. Ceza vermek yerine eylemlerin sonuçlarını açıklayan pozitif disiplin, çok daha etkili olduğunu kanıtlıyor.
İstediğini elde edemediğinde kriz geçirme alışkanlığı olan yeğenim Emre’yi hatırlıyorum. Onu cezalandırmak yerine, annesi bazı davranışların neden kabul edilemez olduğunu ona sakin bir şekilde açıklamaya başladı. Birkaç ay içinde iletişimi gelişti ve krizleri neredeyse tamamen ortadan kalktı.
Çalışmalar, çok sert disipline edilen çocukların kaygı geliştirebileceğini, düşük özgüvene sahip olabileceğini ve hatta daha saldırgan olabileceğini gösteriyor. Aksine, saygılı bir yaklaşım onların güvenini ve problem çözme becerilerini güçlendirir.
Mit 2: Gece ağlayan bebekler kendi kendilerini sakinleştirmeyi öğrenmelidir
Ebeveynlere uzun süre, bebeklerini “öğrenmeleri” için gece ağlamaya bırakmaları tavsiye edildi. Bu yöntemin bağımsızlığı teşvik edeceği ve çocuğun “şımartılmasını” önleyeceği düşünülüyordu.
Modern bilim çok farklı bir hikaye anlatıyor. Sinirbilim araştırmaları, bir bebeğin ağlamasına cevap vermenin duygusal gelişimi için çok önemli olduğunu gösteriyor. Bir ebeveyn şefkatle yanıt verdiğinde, bebeğin beyni güvenlik duygusunu destekleyen hormonlar salgılar.
Duygusal ihtiyaçları karşılanan bebekler, güvenli bir bağlanma geliştirirler, bu da paradoksal olarak onları daha sonra daha bağımsız yapar. Dünyanın, ihtiyaçlarının duyulduğu güvenilir bir yer olduğunu öğrenirler.
Çalışmalar ayrıca bebeklerin ebeveynlerini manipüle etmek için ağlamadıklarını gösteriyor. Sadece bir ihtiyacı iletiyorlar: açlık, rahatsızlık, temas veya teselli ihtiyacı. Bu ihtiyaçlara cevap vermek çocuğu “şımartmaz”, aksine temel güvenini güçlendirir.
Mit 3: Çocukları çok erken yaşta ekranlara maruz bırakmak onları daha zeki yapar
Tabletlerin ve “eğitici” uygulamaların ortaya çıkmasıyla, birçok kişi ekranlara erken maruz kalmanın çocuklara entelektüel bir avantaj sağlayacağına inandı. Bebekleri küçük dahilere dönüştürme vaadiyle ürünler piyasaya sürüldü.
Bilimsel gerçeklik çok farklıdır. Araştırmalar, 2 yaşından önce ekranlara aşırı maruz kalmanın dil gelişimini geciktirebileceğini, dikkat kapasitesini azaltabileceğini ve uykuyu bozabileceğini gösteriyor. Küçük çocukların beyni esas olarak insan etkileşimleri ve dünyanın fiziksel keşfi yoluyla gelişir.
Kuzenim, 18 aylık oğlunun tablet kullanmayı bilmesiyle gurur duyuyordu. Ancak çocuğun yaşıtlarına göre daha az konuştuğunu fark etti. Ekran süresini önemli ölçüde azaltıp interaktif oyunları ve kitap okumayı artırdıktan sonra, dil gelişimi hızla iyileşti.
Amerikan Pediatri Akademisi, aile ile görüntülü aramalar dışında 18-24 aydan önce ekranlardan tamamen kaçınılmasını öneriyor. Daha büyük çocuklar için, içeriğin kalitesi ve çocukla etkileşimde bulunan bir yetişkinin varlığı çok önemlidir.
Çocuk yetiştirme, bilimsel keşifler sayesinde sürekli gelişiyor. Ebeveynler olarak, bilgilendirilmiş kalmak, hiçbir bilimsel temele dayanmayan mitlerden kurtularak çocuklarımız için en iyi seçimleri yapmamızı sağlar. Sevgi, ilgi ve pozitif iletişim, tüm son araştırmaların da doğruladığı gibi, başarılı bir eğitimin temelleri olmaya devam ediyor.
Genç ve bağımsız bir medya olarak, BG-TÜRK Haber Ajansı yardımınıza ihtiyacı var. Bizi takip ederek ve Google Haberler ! de yer imlerine ekleyerek bize destek olun. Desteğiniz için teşekkür ederiz!
